7 Ağustos 2011 Pazar

PARİS 2. gün

Paris'te uyandığımız ilk gün otelde yaptğımız kahvaltının ardından metroya atlayarak (bir gün önce sınırsız metro kullanımına imkan veren 3 günlük metro biletleri almıştık) şehri gezmeye başlıyoruz. İlk durağımız Charles de Gaulle Etoile meydanında bulunan Arc de Triomphe. Meydann ortasındaki bu anıta dosdoğru yürüyerek değil meydana açılan bulvarların başındaki altgeçitlerden geçerek ulaşılabiliyor. Anıtın bol bol resimlerini çekiyoruz, hava rüzgarlı ve serin..




Bu arkın altında savaşlarda şehit olanlar için bir ateş yanıyor..



Eğer isterseniz anıtın üzerine çıkarak bu merkezi meydandan Paris manzarasını izleyebilirsiniz, biz çıkmamıştık, inanılmaz sıra vardı..

Meydana açılan en meşhur cadde olan Champs Elysees'e giriyoruz ve ağır ağır yürüyoruz. Champs Elysees'de yol boyunca cetvelle çizimişçesine düzgün budanmış ''manikürlü ağaçlar'' denen ağaçlar var. Ayrıca ünlü markaların süslü vitrinlerini de yol boyunca izliyoruz. 





Hazırlıkları aylarca süren ünlü bir dans gösterisi olan Lido Show, yine Champs Elysees üzerinde. İzlemek isterseniz fiyatı 250 euro civarında, bize biraz tuzlu gelmişti :)


Cadde boyunca yürüdüğümüzde bitiş noktası olan Concorde meydanından önce başka bir meydana geliyoruz. Roosevelt meydanı. Yemyeşil bir meydan..




Bu meydandan geçtikten sonra ilk sağa döndüğümüzde Petit Palais (Küçük Saray) ve Grand Palais (Büyük Saray) 'in karşılıklı yer aldığı yola giriyoruz.








Sarayların arasından devam ettiğimizde ise yol, Seine nehrinin üzerinden geçen en süslü köprü olan III. Alexander köprüsü olarak uzuyor. Bu köprünün 4 ayağı üzerinde altın renkli 4 heykel bulunuyor. Bu heykeller Fransa'nın 4 dönemini temsil ediyor.


Köprüden geçerseniz Esplanade des İnvalides'e ulaşırsınız ama biz bir gün önce oraya gittiğimizden bugün geçmiyoruz. Geri dönüp tekrar Champs Elysees'e çıkıyor ve Concorde meydanına yürüyoruz. Concorde meydanını önceki gün gezdiğimizden sola dönerek Madeleine Kilisesi'ne geçiyoruz. Bu kilise sütunlarla çevrili bir Roma tapınağı şeklinde Napoleon tarafından yaptırılmış ve sonradan Hıristiyan kilisesine çevrilmiş.





Madeleine'den çıktıktan sonra kısa bir yürüme mesafesinde olan Opera Binasına gidiyoruz. Dış görünüşü oldukça güzel.



Opera binasının arkasına dolanıp La Fayette caddesine geçiyoruz. Bu cadde üzerinde adı cadde ile aynı büyük bir alışveriş merkezi var, hatta cadde üzerindeki diğer yapıları da satın alarak giderek büyüyen bir alışveriş merkezi.



Caddeden devam ederek Hard Rock cafe Paris'e gidiyoruz, pek çok rock yıldızının eşyalarının sergilendiği cafe'nin içini gezip hediyeliklerimizi alıyoruz.






Buradan metroya binerek Montmartre'ye geçiyoruz. Buradaki en önemli yapı Sacre Coeur Bazilikası. Ayaküstü birşeyler atıştırarak Montmartre'nin taşlı sokaklarından yürüyerek Sacre Coeur'a tırmanıyoruz. Yüksekçe bir tepenin üzerine yapılmış olan bazilikanın merdivenlerinden tüm Paris'i izleyebiliyoruz.






Sacre coeur'un yanından yokuş aşağı inerken ressamlar tepesine çıkıyoruz, sokakta resimler yapan ve satan pek çok ressamı bir arada görüyoruz. Manzaralar renkli...



Burada bi de Dali müzesine rastlıyor ve gezmeye karar veriyoruz. Ressam'ın eskizleri ve heykellerinin olduğu müzede epey vakit geçiriyoruz.





Müze çıkışı Clichy caddesine inerek Moulin Rouge'u görmek üzere yürüyoruz. Cadde boyunca birçok sex shop'a rastlıyoruz, vitrinlerinde renkli manzaralar var :)



Ve karşımızda kocaman kırmızı değirmeni ile Moulin Rouge, bir şov izlemek kısmet olmadı...


Hemen moulin rouge'un önündeki Blanche durağından metroya binerek Louvre müzesinin önündeki Tuileries bahçelerine geçiyoruz. Kısa bir yürüyüşün ardından Parizyenlerin etrafında oturdukları bir havuza geliyor ve biz de biraz oturarak dinleniyoruz..




Ardından yapımı 600 yıl sürmüş olan Louvre Sarayına (yani şimdiki haliyle müzesine) geçiyoruz. Müzenin girişinde heykellerle süslü üçlü bir ark ve ardında avluda cam piramit var.




Louvre Müzesi, yedi bölümden oluşan büyük bir sanat müzesi; resim, heykel, Mısır eserleri, Yunan eserleri gibi ayırılmış bölümlerden oluşuyor ve gezmesi yaklaşık 1 ay sürüyormuş. Paris'te 3 günümüz olduğundan Louvre'a ''bir dahaki sefere'' diyerek girmiyoruz.. Da Vinci'nin La Gioconda (Monalisa) tablosu da burada bulunuyor. Biz yalnızca ters piramidi görmek üzere alt katını geziyoruz..


Yorgunluktan ölmüş olsak da önce Halles'e gidiyoruz, biraz yürüyüş yaparak o bölgeyi de görüyoruz, sonradan buranın Paris'in biraz tekinsiz bir yeri olduğunu öğreniyoruz..




Halles'in ardından yine metroya atlayarak Lüksemburg bahçesine gidiyoruz. Fakat o da ne? Görmeyi çok istediğim Lüksemburg bahçesi kapanmış, geç kalmışız :(
Biz de, Paris'te yaşamış önemli entellektüellerin anısına yapılmış bir anıt mezar olan Pantheon'a gidiyoruz.





Sorbonne Üniversitesini de uzaktan gördükten sonra artık akşamı geçirmek üzere Eiffel'e gidiyoruz. Paris'in simgesi haline gelmiş olan Eiffel kulesi ilk yapıldığında 20 yıl kalması planlanmış, fakat okyanus ötesi iletişime imkan tanıdığı için kalmasına karar verilmiş. Şu anda dünyanın en güzel mimari örneklerinden kabul edilen Eiffel kulesi gece ışıklarıyla çok uzaktan bile rahatça seçiliyor. Biz önce Champ de Mars'da yürüyerek Eiffel'in fotoğraflarını çekiyoruz, sonra asansörle tepesine kadar çıkarak Paris'i izliyoruz, en üste kadar çıkmak sanırım 13 euro idi.





Eiffel'den indikten sonra saat epey geç olduğundan yorgun argın otele dönüyoruz..